Hatay’da bir arka bahçede bir araya gelen kadınlar en güzel giysilerini giymiş, heyecan içinde aylar süren hazırlığın ardından ilk kez verecekleri konsere hazırlanıyorlar. Şarkı sözlerine son bir defa göz atılıyor, oturma düzeni netleştiriliyor, enstrumanların akoru kontrol ediliyor ve konser başlıyor.
“Biz bir zamanlar çocukken” diye başlıyor koro şefi Abir Naeseh Bilgin ve korodakiler eşlik ediyor: “Ne güzel el ele yürürdük sokaklarda…”

İsmi Arapça “merhaba” anlamına gelen Yahala Arap Müziği Atölyesi, Türkiye ve Suriye’de 50.000’den fazla insanın hayatını kaybettiği 6 Şubat 2023 depremlerinin ardından Hatay’da kuruldu. Hâlâ 200 binden fazla insanın konteynerlerde yaşadığı şehirde elektrik sık sık kesiliyor, ulaşım zor, sokaklar bitmeyen bir şantiyeyi andırıyor.
Kadınlar, bu zorlukların ve günlük hayatın yükünün yanısıra artan bakım görevleri, fiziksel güvenlik sorunları ve yas ile boğuşuyorlar. Yahala ise, soluklanabildikleri nadir alanlardan biri.

İkinci ev
Atölyenin kurucularından Naeseh Bilgin Inside Turkey’e Suriye’deki savaş nedeniyle 2012 yılında ailesiyle birlikte Türkiye’ye taşındığını söylüyor. Bilgin, yaklaşık üç yıl önce yaşanan depremler sırasında Antakya’daymış.
Kısa bir süreliğine şehirden ayrılmasının ardından “ikinci evi” olarak nitelendirdiği Antakya’ya döndüğünde “bir şeyler yapması gerektiğini” düşünen Naeseh Bilgin, Hatay Kadın Dayanışması’na katılmış ve düzenlenen toplantılardan birinde mırıldanılan Arapça şarkıya eşlik etmesiyle de atölyenin nüveleri atılmış.
Naeseh Bilgin, birçoğunun ana dili Arapça olan Yahala üyeleri ve Antakyalılar için çocukken büyüklerinden duydukları şarkıların iyileştirici bir rol oynadığına inanıyor.
“Bir gün konserden sonra bir kişi ağlayarak yanıma gelip ‘ben bugün o sahneden babamı gördüm’ dedi” diye anlatıyor. Bir başka kadın ise abisinin anısını yaşatmak için atölyeye katılmış.
“Bunun gibi çok hikâye var,” diyor Bilgin. “Hem söylüyoruz hem yeni şarkılar öğreniyoruz hem de kaybedilenleri yad ediyoruz. Şarkılarda, birbirimizde teselli oluyoruz…”
Enkazdan çıkan ütü
Atölyedeki kadınların birçoğu, provalara katılmak için depremin izlerinin hâlâ canlı olduğu şehir boyunca zorlu yolculuklar yapmak zorunda. Emekli öğretmen Lümeys Dede şehir merkezine yaklaşık yarım saat uzaklıkta oturuyor. Provalara ulaşmak için kocaman bir şantiyeye dönüşen Antakya’daki yoğun ağır vasıta trafiğinin arasında araba kullanması gerekiyor ama şikayetçi değil.
“Depremden sonra neşemizi kaybettik, yeniden bulmaya çalışıyoruz” diyor Dede. “Bu koro yokken ne giyeceğimi umursamıyordum, ne giyersem giyeyim cehenneme kadar diyordum. Ama şimdi enkazdan çıkardığım kırık, dökük ütümü buldum, buraya geleceğim için en güzel kıyafetlerimi çıkarıp ütülüyorum.”

Kaynak: Burcu Günaydın
Ekibin hem uzun havacısı hem de zılgıtçısı olan Dede gibi, atölyeden arkadaşı Gülden Çiçek de provalara katılmak için badireli bir yolculuk yapıyor. Eğer denk getirebilirse işyerinin servisine biniyor, olmazsa otostop çekiyor. Eşini yıllar önce kaybeden ve engelli bir oğlu olan Çiçek’e göre atölyeye ayırdığı zaman “terapi” yerine geçiyor.
“Bazen araç bulamayıp geç kalsam da orada olmayı istiyorum” diyor Çiçek. “Bu öyle bir atölye ki mutsuz gelip, mutlu çıkarsınız”
Antakya’da birçok kez sahne alan Yahala, ünlü şarkıcı Candan Erçetin’in Ekim ayında kentte verdiği konserde de yer almış.
“Bir gün Candan Erçetin’le aynı sahnede şarkı söyleyeceğimi söyleseler inanmazdım” derken gülümsüyor Çiçek. “Hatay’a aylardır yağmur yağmıyordu, o konserde yağmur yağdı, ardından gökkuşağı çıktı. Benim için inanılmaz bir andı, hiç unutmayacağım…”

Kaynak: Burcu Günaydın
Hayat hâlâ zor
Hatay’ın yanı sıra Türkiye’nin güneydoğusunda 10 şehri daha etkileyen Şubat 2023 depremleri milyonlarca insanın hayatını kökünden değiştirdi. Kadınların yükü ise özellikle arttı.
“İlk akut dönemde dayanışmayla temel ihtiyaçları karşıladık ama bir süre sonra özellikle kadınlar için her şey çok daha zordu” diyor Deprem Dayanışması Derneği ve Antakya Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu’nda çalışan Hülya Kavuk.
Kadınların yaşadığı tek zorluğun artan bakım yükü ve zorlaşan yaşam koşulları olmadığını söyleyen Kavuk, konteynerlerde cinsel taciz vakalarının da yaşandığını söylüyor:
“Aradan üç yıl geçmesine rağmen deprem bölgesinde hayat hâlâ çok zor. Sokaklar karanlık, güvenlik sorunlu. Eğitim, ulaşım, sağlık, su ve elektrik gibi temel yaşamsal ihtiyaçlara erişimde ciddi sıkıntılar yaşıyoruz ve bu eksikliklerin tüm ağırlığını maalesef kadınlar taşıyor.”
Devlet desteğinin artırılması gerektiğini kaydeden Kavuk, “Kadınların bir arada daha güçlü hissedeceği sosyal aktivitelerin olması oldukça önemli ve değerli” diye devam ediyor. “Çünkü kadınlar, birlikte sosyalleşince, birlikte üretince, zaman geçirince güçlü oluyorlar.”
Güvenliğe ulaşmak
Travma ve iyileşme üzerine çalışan psikolog Gülşen Çokluk, kadınların bir araya gelerek iyi olma halini “tehlike karşısında güven moduna geçme” olarak nitelendiriyor. İnsan zihninin travmayı bireysel olarak taşımakta zorlandığını söyleyen Çokluk, aynı dili, aynı acıyı ve aynı umudu paylaşan insanlarla bir araya gelindiğindeyse sinir sisteminin yatıştığını söylüyor.

Kaynak: Burcu Günaydın
Özellikle büyük yıkım ve afet yaşayan toplumlarda insanların kendi kültürel köklerine sarılarak hayatta kaldığını belirtiyor Çokluk. Yahala da kadınların köklerine olan bağlarını güçlendiriyor ve “kim olduğunu hatırlama” duygusunu diriltiyor.
“Burada kadınlar ‘sadece kadın olmanın’ ağırlıksız hâlini deneyimliyor” diyor Çokluk. “Kimisi acısını şarkıya döküyor, kimisi özlemini, kimisi umutlarını. Şehir yıkılmış olabilir ama bu çalışmalar gösteriyor ki kültür, hafıza, ritim ve dayanışma hâlâ ayakta.”
Dede de Çokluk’la aynı fikirde.
“Birçok arkadaşımı kaybettim ama böyle iyi olacağız,” diyor. “Neşemin en güzelini burada gösteriyorum ki o insanlar ve neşeli dönsün evine… Birlikte olarak, birlikte şarkı söyleyerek iyileşeceğiz.”